FAZLA KİLOLARINIZ YENİ YILDAKİ HAYATINIZ İÇİN GÜZEL BİR DAVETİYE
Yeni yıl geldiğinde yeni kararlar alınır; kilo vermek, spora başlamak, sigarayı bırakmak bu kararların başında gelir. Özellikle sağlıklı bir beslenme planına dahil olmak için Pazartesiler, ayın ilk günleri ve yılbaşları, motivasyon artırıcı özelliği ile en ideal zamanlar olarak belirlenir. İlk günler tüm kararlar heyecanla uygulanmaya başlanır, ancak zamanla kaybolan motivasyonla birlikte, yarı gönüllü “yeni bir ben” beklentisi ile günler gelir geçer.
Genellikle de hikaye şöyle seyreder:
“Yeni diyetiniz çok iyi gidiyor, kilo veriyorsunuz, sonra bir şey işleri berbat ediyor; erkek arkadaşınız, anneniz, iş yerindeki bir olay veya herhangi başka bir şey. Ne kadar çabalarsanız çabalayın yeni diyete devam edemiyorsunuz; çikolata, pasta, pizza, kurabiye gibi yiyecekler yemeye başlıyorsunuz. Böylece hem verdiğiniz kiloları geri alıyor hem de üstüne birkaç kilo daha ekliyorsunuz. Sonra yeni bir diyet...Birkaç kilo veriyorsunuz, her şey yolunda. Ta ki, başka bir olayla tekrar her şeyi mahvedene kadar.”
Bu kısır döngü ve beraberindeki çaresizlik hissi, sadece iradesizlik ve duygusal sorunlardan değil, vücudumuzun dopamin ve serotonin seviyelerini eski haline getirmek için duyduğu gerçek ve fiziksel bir ihtiyaçtan da kaynaklanıyor.
Yemek: Sosyal Olarak Kabul Gören Tek Uyuşturucu
Kilo almak çoğu insan için yemek yeme meselesi değil, ruhsal bir meseledir. Başarısızlıkla sonuçlanan diyetlerle geçen yıllar boyunca, engelin kilolarınız olduğunu düşünüyorsunuz. Dengesini kaybetmiş varoluşunuza; yemeği, gerçekleri bastırmak için kullanışınıza bakmak yerine kendinize sürekli bir “kilo sorununuz” olduğunu söylüyorsunuz. Kilolarınız aslında, yaşayabileceğiniz en iyi hayata bir çağrıdır. Yemeğin, sosyal olarak en çok kabul gören uyuşturucu türü olması da, yemek bağımlılığının üstesinden gelmeyi ve yemekle olan ilişkinizi kontrol altında tutmayı zorlaştırıyor.
Sağlıksız Beslenmek Sadece Bir İrade Sorunu Değil
Sürekli yemeye yönelmenizin suçlusu iradesiz olmanız değil. Asıl sorun, kendinizi hiçbir zaman beyninizi doyurmaya odaklamamanız. İhtiyaç duyduğunuz duygusal ve fiziksel destek sağlanmazsa beyniniz, şeker ve karbonhidrattan aldığı serotonine ve yağlı yiyeceklerden elde ettiği dopamine açlık duyar. Beyin kimyanız size ne söylerse, onu bilip ona göre davranıyorsunuz: “Pizza ve çikolatayı tercih et!”.
Hepimiz heyecanlı, coşkulu ya da sakin, huzurlu hissettiğimizde beynimizin ürettiği belli kimyasallara tepki veririz. Dopamin enerji veren, canlandırıcı bir madde; serotonin ise, kendinizi sakin, huzurlu, iyimser ve olumlu hissetmenize yardımcı olan “kendini iyi hisset” maddesidir.
Kendinizi biraz çökkün, halsiz, karamsar veya keyifsiz hissettiğinizde, derhal makarna, kraker, pasta, kurabiye gibi işlenmiş un ve şekerden oluşan gıdaları ya da pizza, patates cipsi gibi yağlı gıdaları tercih edersiniz.
Ruhun Açlığı Derin Bir Çağrının Açlığıdır.
Aşırı yiyen çoğu kişi için fazla kilolar, çözülmemiş endişelere, hayal kırıklıklarına, depresyonlara karşılık gelir. Bütün bunların temelinde de yüzleşmediğimiz korkularımız yatar. Korkuyu hissetmek ve onunla başa çıkmak yerine yemeğe girişiriz. Her şeyi buzdolabının sundukları ile bastırmaya çalışırız. Ruhun açlığı, hepimizin içimizde taşımakta olduğu derin bir çağrının açlığıdır. Çoğu kültürel kaynaklı, yanlış inanç ve algılar, zihinsel hareketsizlik (amaç, hedef ve bir hayat vizyonun olmaması), zihinsel çöküntü (öfke, kin, incinmişlik, değersizlik ve başarısızlık duygusu) ve kıyaslanma hali takıntılı yeme davranışının arkasındaki en belirleyici faktörlerdir.
Siz Vücudunuz Değilsiniz.
Şişman olduğunuz için kendinizden nefret ederek, zayıf biri olmak isteyerek; yediğiniz her tatlıda suçluluk duyduğunuz, sonra diyet yaptığınız, diyet yapmadığınız zamanlarda endişeler yaşadığınız, ardından (pazartesi veya tatilden sonra veya sıradaki büyük olaydan sonra başlayacağınız) bir sonraki diyete kadar bulduğunuz her şeyi yiyerek geçirdiğiniz o yılları düşünün. Kıyafet denemekten nefret ederek, tartı kaç kilogramı gösterir diye düşünerek harcanan onca yıl. Olanı sevmeye harcayabileceğiniz, onu iyi dinleyerek gerçek gereksinimlerini vermeye harcayabileceğiniz onca enerji...
Açlığınızı İyi Tanıyın
Beyne, vücuda ve duygulara aynı anda hitap edebilmenin en iyi yolu açlıkla iletişim kurmaktır. Her acıktığınızda kendinize aşağıdaki soruları sorun. Yargılamayın, suçlamayın veya kendinizden herhangi bir şey beklemeyin; sadece farkına varın.
Ne Zaman Acıktığımı Hissediyorum?
Üzücü bir şey olduğunda
Çok iyi bir şey olduğunda
Sıkıldığım zaman
Mola vermek için
Bir ödülü hak ettiğimi hissettiğimde
Belirli bir durumda (TV seyrederken, işten eve geldiğimde)
Nasıl Acıktığımı Hissediyorum?
Aniden kurt gibi acıkıyorum.
Hafif bir açlıktan mide kazıntısına doğru yavaş yavaş
Canım belli yiyecekleri istiyor
Çaresiz hissediyorum
Sürekli açım
Sürekli bir sonraki öğünü dört gözle bekliyorum
Fransız ve Amerikalıları yeme alışkanlıklarını karşılaştıran bir araştırmaya göre; açlık söz konusu olduğunda Fransızlar daha içe yönelimliler, yani dışarıdan gelen sosyal ipuçlarından ziyade vücutlarını dinliyorlar. Amerikalılar ise, genellikle dışarıdan gelen ipuçlarına göre yemek yiyor. Örneğin; izledikleri film sona erdiğinde, restorandaki canlı müzik bittiğinde veya etrafındakiler yemeği bıraktığında onlar da bırakıyor.
“Kendini İyi Hisset!” Kimyasallarının Tuzağına Düşmeyin
Bundan sonra yola nasıl devam etmeniz gerektiği ile ilgili yöntem aslında çok basit: dopamin ve serotonin seviyenizi artırmak için daha sağlıklı ve etkili yollar bulmak. Beyin kimyanızı dengelemek için sağlıklı ve kendinizi iyi hissettiren gıdalara ve yaşamınızda tatmin edici aktivitelere ihtiyacınız var. Beyniniz bunlarla doyduğunda, artık aşırı yağ, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalara ihtiyaç duymayacaksınız. Çünkü ihtiyaç duyduğunuz her türlü “duygusal ve fiziksel desteği” başka kaynaklardan elde ediyor olacaksınız. İstekleriniz karşılanacak ve sürekli yemekle ilgili meşguliyetiniz, uğraşlarınız ortadan kalkacak. Yemek, hayatınızda hak ettiği yere nihayet geri dönecek ve kilonuz da bunun kanıtı olacak.
Beyninizi Doğal Yollardan Canlandırın
Yaşamınızı, sağlıklı beyin kimyasallarını doğal şekilde yükselten gıda ve aktivitelerle doldurarak bağımlılık yapan “tuzak gıdalar”dan yavaş yavaş arınabilirsiniz. Böylece eziyet çekmeden, yeme probleminizin üstesinden gelebilir ve sağlıklı, yeni bir hayata geçiş yapabilirsiniz. Beynin ihtiyaç duyduğu “kendini iyi hisset” kimyasallarını, sizi kilo almaya iten yiyeceklerden almak yerine, doğal ve sağlıklı yollardan elde edin.
Plan Yapmazsanız Başaramazsınız
Yeme sorunu ile baş etmeye çalışan çoğu kişinin, her gün üç öğün ve iki-üç ara öğünden oluşan (kişiye özel bir değerlendirme gerektirir) bir plana bağlı kalması gerekir. Diğer günler veya iş ortamında beslenme planınıza nasıl bağlı davranabileceğinize yönelik hazırlıklarınız olmalı. Hazırlıksız olduğunuzda tıka basa yemeye her zaman daha meyilli olursunuz.
Sonuçta, mücadele ettiğiniz her ne ise – aşırı yemek, herhangi bir madde veya eyleme bağımlılık, bir sevgili, para, kariyer - bırakın kendinizle ilgili en derin gerçeklere açılan kapı, sizi en iyi hayatınıza götüren bir davetiye olsun.
Klinik Psikolog Gizem Konuş